Sizce ruhunuz bedeninizden ayrı mı? Ya da daha farklı bir soruyla; sizce ruh ve beden birbirini etkiler mi?
Ne çok duyuyoruz depresyon sözcüğünü, sıklıkla dilimize de dolanmaya başladı. Psikoloji bilimine olan merak arttıkça ve bu konudaki bilinç de arttıkça mı daha çok duymaya başladık acaba bu kavramı? Yoksa son yıllarda zaten artış gösteriyor mu?
Acı… Birçok farklı şekilde, farklı görünüşlerde, bambaşka hadiselerde insanın ömründe defalarca karşısına çıkar. Onunla baş edebilmek, onu karşılayabilmek ise tıpkı doğuş sebebi gibi kişiye özeldir. Kimi insan yaşadıklarını bir tolerans sağlamak adına geleceğe yönelik bir basamak olarak kullanır; adına tecrübe der. Kimisi ise bu acının içinde ne yapması gerektiği hususunda daha çok bocalar; belki bu acıyla ömür boyu yaşar.
Acıyı sadece bir tıp ve eczacılık terimi olarak görmemek gerekir. Acı duygusu ne kadar az alanlara indirgenirse ondan söz edilme oranı ve dikkate değerliği o kadar daralacaktır. İnsan yalnız etten ibaret olmadığı için acı duygusunun da yalnızca etle ve kemikle ilgisi olmadığını söylemek gerekir.
Ruhsal olarak acı çekmek demek korku, kaygı, endişe, anksiyete, depresyon ve daha birçok problemi daha beraberinde getirebilir. Öyle ki ruh bedenden tamamen ayrı değerlendirilmediği için yaşanan bu psikolojik rahatsızlıklar bedene de tesir edebilir.
Breton bu konu hakkında şöyle der:
Bir organ, zedelenen bir doku, o zamana kadar bedenin sakin gecesine yayılmış bir işlev, bireyin özel dikkatine büyük acılar vererek empoze eder kendini, normal yaşamın esas unsurlarının yerini alır hatta acı kronikleşip, artarsa dünyaya ve başkalarına karşı her türlü ilgiyi yok edebilir. İştah yitimi, yaşamdan tiksinme, alınganlık, bitkinlik, tembellik, uykusuzluk, bir sıkıntılar korteji eşlik eder acıya ve hiçbir şeyi ihmal etmeden tüm yaşamı renklendirir. (Breton, 2005, s. 20) Uzun bir süre kendi yakınları bile tanıyamaz onu. Asla yapmayacağını sandığı şeyleri yapar ya da söylemek istemediği şeyleri söyler ve sonra da pişman olur. (Breton, 2005, s. 21)
Sözü edilen ruhsal problemler arasından “depresyon”u ele alacak olursak. Depresyon; bir duyguduyum bozukluğudur. Ölüm, ayrılık, uzaklık, işsizlik-maddi kaygı, süreğen fiziksel hastalık, kayıp, boşanma ve benzeri acılar bireyin zamanla depresyona girmesine sebep olabilir. Genellikle yaşamı değiştiren ve etkileyen tüm durumlar depresyonun önünü açabilmektedir.
Depresyon; sürekli karamsarlık, mutsuzluk, suçluluk duyma gibi belirtiler gösterse de aslında depresyonda olan kimselerin devamlı üzgün görünmediğini söyleyebiliriz. Depresyonda bir kimseden söz edildiğinde yüksek ihtimalle gözünüzde evine kapanmış, kimseyle konuşmayan, yaşamına dair çoğu pratiğini terk etmiş biri canlanır. Fakat depresyonda olan kişi her ne kadar kendi içinde sürekli mutsuz olsa da bununla yaşamına devam edebilir ve zaten en acı verici taraflarından biri de bu meseledir.
Depresyon süreğen bir hastalıktır. Kişi, işine gidip gelirken, arkadaşları ve sevdikleri eğlenirken, günlük pratiklerine devam ederken de depresyonda olabilir. Elbette buradaki kastımız ileri derecede bulunan depresyon değildir.
Depresyonun türleri bulunur. Kişide oluşma faktörüne bağlı değişiklik gösterir. Başlıca belirtileri ise şunlardır:
- Devamlı mutsuz ve değersiz hissetmek. Sürekli suçluluk duygusu.
- Kaygı bozukluğu yaşama.
- Hayattan zevk alamama.
- Uykunun azalması veya artması; normal uyku rutininin belirgin bir şekilde bozulması
- İştah azalması veya artması; kiloda artış-eksiliş.
- Yorgunluk, enerji düşüklüğü.
- Hareketlerde yavaşlama.
- Başkalarına karşı daha sinirli ve tahammülsüz olma.
- Odaklanma, konsantre olmada güçlük.
- Düşünme ve karar verme yeteneğinde azalma.
- Normalde keyif alınan aktivitelere karşı ilginin azalması
- Özgüven kaybı.
- Sebepsiz yere ağlama.
- Tekrarlayan ölüm veya intihar düşünceleri
- İntihar girişiminin olması.
Fiziksel Hastalık ve Depresyon İlişkisi
Ruh ve beden birbirinden kopuk değildir. Birbirlerini iyi ve sağlıklı anlamda destekleyebilecekleri gibi belli hastalıkların tetiklenmesinde rol oynayabilirler. Fiziksel hastalıkların zamanla psikolojik hastalıklara; ruhsal problemlerin de zamanla fizyolojik hastalıklara dönüşebildiği bilinmektedir. Burada doğrudan doğruya bir hastalığın oluşması söz konusu olabilirken gelip geçen bazı semptomlardan da söz edilebilir. Örneğin bir panik atak hastası kalbinin çok hızlı attığını ve ritminde bir problem varmış gibi hissettiğini iddia eder. Hatta nefesinin kesildiğini de belirtir. Fakat ilgili testler yapıldığında gerçek anlamda kalbin ritminde bir bozukluk görülmez. Nefesi darlayacak fizyolojik bir bulguya rastlanılmaz. Bu örnek psikolojik rahatsızlıkların bedene yansıyışının göstergesidir. Gelip geçen, kalıcı olmayan semptomlar arasındadır. Fakat stresten kaynaklandığı vurgulanan egzama, sedef ve benzeri hastalıklar ruhsal problemlerin bedene büsbütün bir hastalık olarak yansıdığı örneklerdir.
Vücutta eksik olması durumunda depresyona sebep olan vitamin ve mineraller şunlardır:
- Folik asit,
- B12 vitamini,
- D vitamini,
- Magnezyum,
- Selenyum,
- Demir
- Çinko
Depresyon oluşmasına sebep olan başlıca hastalıklar şunlardır:
- Hipertiroidi /hipotiroidi/hiperparatiroidi
- Cushing Sendromu
- Adrenal bezin rahatsızlığı
- MS (Multiple Skleroz)
- HIV
- Kanser
- Romatoid artrit
- İnme
- Parkinson
- Epilepsi
- Bunama
- Uyku apnesi
Depresyon Tedavisi
Depresyon tedavisi için en öncelikli ve en etkili yöntem psikoterapidir. Öncelikle terapiye karşı –varsa- ön yargılar yıkılmalı ve hemen herkesin ömrünün bir bölümünde psikolojik desteğe ihtiyaç duyabileceği unutulmamalıdır. Terapiler, terapist tarafından belirlenen plana uygun şekilde ilerleyecek ve iyileşme de ona oranla sağlanacaktır. Psikolojinin bir bilim dalı olduğunu unutmamalı ve faydalanmaktan imtina etmemelisiniz. Vücudunuzda gelişen her hastalık fizyolojik olamayacağı gibi hastalık oluşmasına gerek kalmadan da daha sağlıklı bireyler olabilmek adına terapi görmenin faydalı olduğu noktasına dikkat etmek gerekir.
Şayet terapist uygun görürse ilaç kullanımı sağlanabilir. Söz konusu depresyon ise de kendi içinde türlere ayrıldığı için nispeten daha ağır depresyonlarda iyileşme sağlayabilmek adına bu yönteme başvurulabilir.
- Özellikle ilaç kullanımı noktasında hekiminizin uygun gördüğü plandan çıkmamalı ve hekim vermeden ilaç kullanmamalısınız.
Depreyona Ne İyi Gelir?
Ruhsal ya da fiziksel bir hastalığın tedavi sürecinde bazı yaşam değişikliklerine gidilmesi gerekmektedir. Bu değişiklikler tedavi sürecinde iyileşmeyi hızlandırmada büyük rol oynar.
- Sağlıklı beslenmek
- Stresten uzak durmaya gayret göstermek
- Hoş ve kaliteli vakit geçirmeye çabalamak
- Meşgul olabileceğiniz aktiviteler edinmek
- Düzenli spor ve egzersiz yapmak
- Uyku kalitesini sağlamak
Depresyona Bitkisel Tedavi Önerisi
Stres, depresyon, tükenmişlik ve huzursuzluk gibi ruhsal sıkıntıların tedavisinde “antidepresan” ve benzeri ilaçlar yerine doğal çözüm önerileri düşünülebilir. Doğanın insana kattıkları ve hem bedenen hem de ruhen iyileşmede doğanın oynadığı rol dikkate değerdir. Bu durum göz önünde tutulduğunda ruhsal problemler yaşandığında bu süreci atlatmaya yardımcı olmak adına bazı bitkilerden destek alınabilir. O bitkileri şöyle sıralayabiliriz:
- Mercan köşk
- Karakulak
- Karabaş
- Melisa otu
- Kedi otu
Adı geçen bitkilerin;
- Antidepresan etkinliğiyle, – serotonin gibi biyolojik aminlerin katabolizmasından sorumlu olan monoamin oksidaz (MAO) ve katekol-O-metil transferaz (COMT) enzimlerinin inhibisyonunu sağladığı, -Serotonin, norepinefrin ve dopaminin sinaptozomal alımını kuvvetli bir şekilde inhibe ettiği,
- Anksiyolitik, sedatif etkinliğiyle, -GABA’nın beyindeki korteks sinaptozomlarından salınımını stimüle ettiği ve geri alınımını inhibe ettiği bilinmektedir.
Geleneksel tıpta;
- Sinirlilik, aşırı sinirsel yorgunlukta,
- Sinirsel menşeli kalp düzensizliklerinde,
- Sinirsel uyku problemlerinde,
- Tedirginlik, huzursuzluk, asabiyet durumlarında,
- Ağrı ve spazmları azaltmada,
- Fonksiyonel gastrointestinal bozukluklarda kullanıldığı aşağıdaki kaynaklarda tespit edilmiştir.
Hazırlayan: İçerik Editörü Erva AYDIN
KAYNAKÇA
- WHO Monographs on Selected Medicinal Plants, Vol 1, Geneva (1999)
- Çubukçu, B., Meriçli, A.H., Mat, A., Sarıyar, G., Sütlüpınar, N., Meriçli, F., Fitoterapi, İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 4311, Eczacılık Fakültesi Yayınları, İstanbul (2002)
- Newall, C.A., L.A. Anderson, J.D. Phillipson. 1996. Herbal Medicines: A Guide for Health-Care Professionals. London: The Pharmaceutical Press.
- Şifalı Bitkilerle Tedavi Atlası. (s. 106)
- Commission E Monographs (Expanded), Herbal Medicine, Integrative Medicine Communications, CD-ROM Edition (eds. Blumenthal M, Goldberg A, Brinckmann J).
- ESCOP Monographs, The Scientific Foundation for Herbal Products, 2nd ed. Thieme, New York (2003).
- ESCOP Monographs, 2nd ed., Thieme, New York NY (2003). 8.Franklin, M., Reed, A., Murck, H., Sub-chronic treatment with an extract of Hypericum perforatum (St John’s wort) significantly reduces cortisol and corticosteron in the rat brain, European Neuropsychopharmacology, 14, 7-10 (2004). 9.PDR’dan (s. 524-525).
- Breton, D. (2005). Acının Antropolojisi. İstanbul: Sel Yayıncılık.